10 Şubat 2012 Cuma

Kalifiye Mutsuzlar Ordusu


Son yıllarda profesyonel iş hayatında nereye bakarsak bakalım kaçınılmaz bir şekilde “Kalifiye Mutsuzlar Ordusu” mensuplarıyla karşılaşıyoruz. Tatminsizlik, mutsuzluk ve sürekli şikayet etme alışkanlığı, ruhları öylesine sinsice ele geçirmiş ki, konuştukça mayalanan, mayalandıkça kabaran bir karamsarlık bulutunun heryeri sarmaya başladığını dehşet içinde farkediyoruz. Bu bulutun kendi etrafımızı sardığını farketmemiz ise kuşkusuz çok daha dehşet verici. Nereye gidersek gidelim, gölge gibi peşimizden gelen, evde, işte, dışarda, kalbimize yumruklar indirerek bizi takip eden bir karamsarlık bulutu.
Peki bundan kurtuluş yok mu? Teorik olarak iki yolu var. Birincisi durumu kabullenmek ve elimizdekilerle yetinmek için polyannacılık oynamak. İkincisi ise durumu değiştirmek için kolları sıvamak. Hatrı sayılır bir çoğunluk birinci yolu seçiyor. Teorik olarak önce herşey yolunda. Fakat bir süre sonra, beyninizin derinliklerine atmaya çalıştığınız rahatsızlıklarınız tüm çabalarınıza rağmen yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlıyor. Ardından bir bakıyorsunuz, herşey başlangıç noktasına dönmüş. Aslında teorik olarak problem çözülmüş gibi görünse de pratik olarak kocaman bir problemin sapasağlam yerinde durduğunu görmek hiç de zor olmasa gerek. Sonuç olarak elimizde bir tek çözüm kalıyor. Aksiyona geçmek. Bizi mutsuz eden problemleri tek tek bulmak ve üzerine gitmek.
İşe “neden mutsuzuz” diye sorarak başlamak gerekir. Son yirmi yıldır, artan nüfus ve sanayileşme faaliyetlerinin sonucu olarak Türkiye'de teknik üniversite altyapısı hızlı bir artışa geçti. Yeni üniversiteler ve fakülteler açıldı, kontenjanlar arttırıldı, dil kursları yaygınlaştı, vakıf üniversiteleri e-mba uygulamalarına başladı. Eğitime ve bilgiye ulaşmak daha kolay hale geldi. Bu rüzgar ülkenin teknik personelini önüne katarak pekçok şeyi değiştirdi. Bilgiye ulaşan ve kendisini geliştiren personelin işverenden beklentisi arttı. Sanayiden daha hızlı artan üniversite kontenjanları sayesinde piyasaya ihtiyaç fazlası teknik eleman pompalandı. İş veren, arz fazlasından yararlanarak, işe alacağı personelden beklentilerini yükseltti. Şu anda gelinen manzarada, işverenden beklentisi giderek artan kalifiye elemanlarla, çalışanına sunduğu imkanlarda sürekli kısıntıya giden işverenleri görebiliyoruz. Kalifiye mutsuzlar ordusunun büyük çoğunlukla kurumsal firma çalışalarından oluştuğunu görmek ise şaşırtıcı olmasına rağmen, açıklanamaz değil. Çünkü kurumsal firmada çalışan ile iş veren yüz yüze gelmiyor. Çalışanın kurumda kalıcı olmama ihtimali ne kadar ortadaysa, bağlı olduğun yöneticisinin de kurumda kalıcı olmama ihtimali bir o kadar ortada. Bu durumda elindeki kalifiye elemanı kaybetmemek, yönetici için ölüm kalım meselesi değil. Bunu gören çalışan, girişken ve şanslı ise, iş işten geçmeden harakete geçiyor ve beklentilerini tatmin etmek için tüm çözümleri değerlendiriyor. Kalanlar için ise “Bir tomurcukta sımsıkı kalma riskinin, çiçek açma riskinden çok daha acı verdiği gün*” gelene kadar kalifiye mutsuzlar ordusuna katılmaktan başka seçenek kalmıyor.
Yeni alternatifler değerlendirmek riskli olsa da, hayat tek bir seçeneklele yetinecek kadar cömert değil. Değişimden korkmayın. Yeni bir liman bulmak için bazen ufuk çizgisini gözden kaybetmek gerekir.


*And the day came when the risk to remain tight in a bud was more painful than the risk it took to blossom. Anais Nin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder